17 Eylül 2009 Perşembe

The End

Ve 5 ay 5 günlük vatani görev mutlu son ile biter.Bu mesaj ile blog sona erer.

Rabbim herkeslere güzel askerlik nasip etsin. amin...

16 Eylül 2009 Çarşamba

Ağladı İstanbul


Bağrına bastığı vurdu sırtından
Matem bayrağını çekti İstanbul
Ağladı boynunu büktü İstanbul
Bizi yüreğinden söktü İstanbul
Ah İstanbul ah!
Bilirim matemlisin, bilirim yaslısın
Bilirim kızgınsın bize
Bilmem ki arınır mıyız bu günahtan
Döksen bizi Marmaraya Karadenize
.
.
Dost bildiğin, can bildiğin vurdu seni
Ah İstanbul ah!
Yüzüne bakacak yüzümüz kalmadı
Bırak bari ismini doya doya analım
Bundan böyle sen bize yan,
Biz de sana yanalım

15 Eylül 2009 Salı

Bize ayrılan sürenin sonuna geldik !


Ne demiştik ?
Hayata kısa bir mola!
.
.
.
Traş olup banyo yapmayan var mı ?
Banyo yapıp kamuflaj almayan var mı ?
.
.
KD 181 ziyaretçin var
KD 181 aşağı, KD181 yukarı
KD 181 telefon
.
.
.
Koğuş Kalk!
"Her Türk asker doğar",
"Her şey vatan için",
"Vatan sana canım feda"
Komando kararı sayılacak saaay!!!
Dörtlü yapın, yürüyüş düzeninde toplan.
TSK silahlı silahsız hareketler serisi n. numaralı hareket!
.
.
.
Sağ baştan sayarak tetik düşür!
Emredersin komutanım, emredin komutanım!
Bir durum arz edebilir miyim komutanım?

.
.
.

ictima, alay ictima, ictima bağlamak,
şafak, boru,
alt devre, çömez, torun, bilet,
karavana,
uygun adım, adi adım, koşar adım,
bahçe depo,mıntıka, tırmık, poşet,
nöbet, kule,parola, işaret, G3,amm, tutanak, ceza,yardırmak,
bölük komutanı, bölük astsubayı, akademi komutanı,
koğuşçu, silahçı, haberci, yazıcı,
künye, tertip,
Çarşı, nizamiye, izin, gazino,
terhis

.
.
.
.
Mola bitti, keyif devam ediyor!

Bize ayrılan sürenin sonuna geldik işte!

14 Eylül 2009 Pazartesi

Son Hafta Sonu notları

Cumartesi gece yarısı 4 te gelen emir ile çarşılar iptal edilmiş. Nedeni ise İstanbul'da olması muhtemel sel felaketi. Tüm askerlerin sinirleri oldukça gergin. Yalnız bir de şerh düşülmüş, eğer askerin memleketinden ziyaretçisi geldi ise madur edilmesin.
Ben de Cumartesi günü uygulamalarını inceledim ve akşamdan nöbetçi subaya kardeşimin memleketten geldiğini ve çıkmak istediğimi ilettim, O da kapıya gelsin seni alsın dedi. Ben de biladeri inş. son kez nizamiyeye çağırdım pazar sabahı.

Saat tam 8 de 1 noluya gelmiş sağolsun. Arabam ile 1 nolu general nizamiyesinden paşalar! gibi bir çıkış yaptım böylece. Akşama kadar dayım ve teyzemler ile birlikte idik Tuzlada. Daha çok gelecek kariyer planlarım üzerine fikir alışverişleri yaptık.

Pazar akşamı bölüğe döndüğümde ortalıkta onlarca yeni kısa dönemleri gördüm. Bu büyük ve mutlu sonun en büyük alametlerinden birisiydi. 10larca biletimiz etrafta....

Bugün revire çıkıp terhis muayenemizi olduk. Elimize 2. bir evrak daha verildi, bununla da ilişik kesecekmişiz. 7 8 kişinin imzası olacak.

Hafta sonu pek de giymemiş olduğun kamuflajlarımı yıkattım. İlk ve son defa. Teslim edecekmişiz... Memnuniyetle...

Konya geliyorum, sevdiklerim geliyorum. Alametler belirdi ben özgürlüğe geri dönüyorum. Hayata Dönüş Operasyonları devam ediyor. Yakında yeniden vizyona gireceğim...

11 Eylül 2009 Cuma

Tel Örgülerin Arkasında Son Cuma


Son yazılarım hep sonları saymakla geçiyor. Az önce 22 Cumayı kapsayan askerlik hayatımın son Cumasını eda edebildim. Gelmeden önce Rabbimden yoğun bir şekilde temenni ettiğim, ibadet özgürlüğüme zarar gelmeden vatani görevimi tamamlayabilmekti. Bu konuda umduğumdan çok daha fazlası nasip oldu. Bundan dolayı çok şükür etmeliyim.

Salı gecesi Kadir gecesi. Dün gece 2-4 nöbetinde ayın 1/4 halini görünce içim ürperiverdi. Ay, bizim için kendini bitip tüketiyor sanki.

Konya bile dönüşümüzü heyecan ile bekliyor ki dün gece iki mübarek vakitte heyecanını dışa vurmuş bile.(4.7lik depremler) Şehirlerin doğallıkları ile kendim arasında biraz fazla bağ kuruyorum bu aralar. Sanki bütün olayların benimle bir ilişkisi varmış gibi gelmeye başladı. 5 aydır "kuşa bak" masalı ile kandırmadık mı biz kendimizi sanki!

Bilader öğleden önce yola çıkmış. Tüm yol ve hava muhalefetlerine rağmen babamlar -hakları ödenemez- oğullarının hatrını kırmadılar ve -gönülleri tam razı olamasa da- tek başına yolcu ettiler. İnşallah Sami yüzümüzü kara çıkarmayacaktır.

Hafta sonu Cumartesi görevli olacağım. Muhtemelen yine bilgisayar başında geçecek. Pazar ise İstanbul'a veda turu atacağım. Arabam ile buluşacağım. Bu benim 5 aydır ayrı kaldıklarımdan ilk hasret gidereceğim obje olacak. Ama bu obje beni asıl hasret kaldıklarıma en hızlı ve konforlu şekilde ulaştıracak inş.

Ve Şafak 5, Bir elin parmakları kadar yani...

10 Eylül 2009 Perşembe

Yeniden Ankara Günlerine Doğru





Bugün şöyle oldu, bugün böyle oldu, şu olaya bu kadar buna bukadar var diyerek doldurdum şu blogu. İşte bunlardan biri ile daha başlıyorum bu karalamama.

Bugün Akademi'ye gelişimizin 4. ayını bitirdik.Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos,Eylül...
7 gün sonra terk edeceğimiz bu vatani görev yerimizdeki geçen 4 ay. İçinde hasretlerin, yanışların, özlemlerin bir yangın gibi etrafı sardığı; onur ile mücadelenin, sabırın, vatan millet din devlet bayrak gibi kutsallara ödenecek olan vefa borcu bilincini barındıran 4 ay.

Artık yolculuk vakti geldi. Etrafımızdakiler yeniden misafir gözü ile bakmaya başladılar. Gün geliyor, artık toparlanmaya başlamalıyız...

Askerlik bitse de hayat bitmiyor. 17 Eylül sonrasında da devam edecek olanca çetinliği ile. Ve bizi bekleyen yeni olaylar, heyecanlar, stresler; belki ayrılıklar, hasretler, acılar... Dahası İstanbul'da geçen içi sevdiklerime hasret dolu günlerden sonra; sevdiklerimin içinde olduğu Ankara günleri. Yaşanan 5 ay gösterdi ki 2.si daha sevimli geliyor. Bu da şu anlama geliyor şehirler asla sevgililer kadar özel yere sahip olamazlar insanın gönlünde.

Aile hayatım, işim, alışveriş, kira, faturalar, araba, akşam oturmaları, komşu ilişkileri, Konya ziyaretleri, kitap okumaları, hafta sonu uykuları, kaçamaklar ve daha bir çok güzellikler; hazır olun ben geliyorum. Sevdiklerimle birlikte yaşayacağım tüm güzellikler ben GELİYORUM...

9 Eylül 2009 Çarşamba

İstanbul Agliyor



İstanbul Agliyor Sen Agliyorsun
Sevdigin Bekliyor Ne Duruyorsun



Sağanak yağmurların yağdığı bir İstanbul haftası yaşıyoruz. Bizim gidişimiz şimdiden çok dokundu galiba İstanbul'a.


Bundan 4 yıl önce İstanbul'dan ayrıldığım o son gece aklıma geldi. Yine yağmurluydu ve beraber ağlamıştık İstanbul ile. O zaman ayrılık benim için çok zor gelmişti. Kabullenemediğim bir veda idi o zamanki vedamız. Bu sefer İstanbul ne düşünüyor bilemiyorum ama, artık hayatımda Ondan daha değerli varlıkların sevgisi, beni daha farklı bir ayrılık havasının içine çekiyor. Özlem çektiklerime ulaşacak olmamdan dolayı, 5 aylık hasretlerimin sonu anlamına gelecek bu seferki İstanbul'a vedam.


İçimde yaşamaya devam edecek İstanbul. Ama ben bir daha İstanbul'un içinde yaşayacaksam da tek başına olmayacak. Sevdiklerimle birlikte kabul etmesini isteyeceğim Ondan.


Beni sevdiklerimle birlikte içine al İstanbul. Hepberaber olalım. Ne sana hasret kalalım, ne sevdiklerimize... Bizi birlikte içinde erit İstanbul. Ağlayacaksak da sevinçten ağlayalım, vedalardan değil...

Ne Kola Ne Fanta Sadece 7 Gün

Her askerin önce yadırgadığı, sonra duya duya benimsediği, ve sonuçta içselleştirdiği 'askeri jargon' un son günlere özel deyimi. Sadece yedigün. Biz de bu akıntıya kapılmışız kısmen de olsa.

7 Eylül 2009 Pazartesi

Şafak 9 , Haftaya buralarda YOKuz

157 sayılarından saya saya tek hanelere kadar geldik. İlmek ilmek örgü örer gibi geçen günlerin ardından doğacak güneşe 9 adım mesafedeyiz. Neredeyse bitti denilen noktadayız.

Kısaca;

Pazar günü çarşı dönüşü 329lardan 5 denizcinin akademiye teslim olduklarını gördükk. Akşam içtiması sonrasında yazıhaneye girip tezkere ve izin belgelerimizi imzaladık. Bir çok arkadaş bu hafta sonu otobüs biletlerini almışlar. Cuma günü son kez çarşaflarımızı yıkattık. Bunlar hep bizi heyecanlara sokan basit ama anlamı büyük olaylar. Beklenen günler sonunda geldi. Bu hafta son aktif haftamız. Gelecek pazartesi revire çıkıp terhis kontrollerimizi olacakmışız. Salı ise ilişklerimizi kesecekmişiz. Çarşamba free takılabiliriz. Perşembe...... :)

Hafta yağmurlu başladı, böyle de gidecekmiş. Umarım üşütmeden bitiririz. Hanıma söz verdim sağlam geleceğim diye.

Bu arada,
Pazar günü öğlene kadar Kabataş sahilinde elimizde gazete ile keyf yaptık. Sonrasında ise boğaz turu ile İstanbul'a hayran hayran baktık da baktık. Bunlar son bakışlarımız. İstanbul'u gene içimize koyup gideceğiz ne de olsa...

Son Söz
Sevdiklerimi çok özledim, ifadeler yetersiz kalıyor. Artık YETER, çavuş istifa etmek istiyor. Yol verin dağlar....

4 Eylül 2009 Cuma

Sivil Asker Olurmu Hiç!

Tokalaşma olaynın üstünden sadece 2 gün geçer. Yeni göreve başlayan ve her konuda bölüğüne hakim olmak isteyen bölük komutanı çavuşu arar.
BK: Oğlum senin tertibin nedir?
Çvş: Kısa dönemim komutanım.
BK: Hangi kısa dönem ?
Çvş: 327.kısa dönem komutanım. içinden(sanki başka bir tertip daha var!)
BK: Sen neden sivil giyiniyorsun ?
Çvş: Komutanım, görev yerimdeki komutanlarım bu şekilde giyinmemi talep ediyorlar komutanım. Araç komutanı olarak sivil olmalıymışım.
BK : Kim emretti ?
ÇVş : Astsubay...., Albay....,
BK : Bak oğlum arayıp soracağım şimdi, Ona göre ( yalana karşı tehdit, ne de olsa yeni olduğu için tanımadığı sıradan bir askerle muhatap)
Çvş : Tabiki komutanım arayabilirsiniz, hatta ....Alabay'ım yanımda isterseniz vereyim görüşün.
BK : Ver bakalım.
....
Alb : Ben albay....,buyrun
BK : Komutanım,......
..........

Telefon kapanır. Umarım konu da kapanır. Yeni komutan hakim olmaya çalıştığı bölükte ilk önce göze batanlardan başladı işlere.

2 Eylül 2009 Çarşamba

Bak Sen Bizim Çavuşa!

Sabah araç görevine gidilir, dönülür. Görev yapılan masaya yerleşmek üzere ofise geçilir. O da ne, odanın önünde beklenmeyen bir kalabalık. Akademi içinde görebileceğin ne kadar üst rutbe varsa hepsinden birer numune kapı önündedir. Nedeni hemen anlaşılır. Orgeneral yan tarafta fotograf çekimindedir. Rütbelilerden birinin sıcakkanlı telkini ile odaya girilir, ancak o kadar rutbeli ayakta hazırolda beklerken oturmanın ne kadar büyük hata olabileceği düşüncesi ile esas duruşta beklenir. Foto çekimleri biten orgeneral buradaki odalarda da ne varmış böyle diye kalabalığa doğru yürür. Sonra sırası ile sivil ve asker ile tokaşır. Sivil asker oluşun avantajı burada da söker ve bir çavuş parçası iken bile orgeneral ile tokalaşabilme fırsatı elde edilir. "Merhaba" diye komutana "sağol" demek yerine "merhaba" deme cüreti de gösterilir. Albayın bu da bizim kısa dönem bilgisayar mühendisi askerimiz, cümlesi ile başlayan iltifatlı tanıtımları ile komutana zamansız takdim son bulur. Komutan ardına bakmadan aracına biner, gider. Kalanlar da işine gücüne geri döner.

Şu askerlik de bir orgeneral ile muhatap olmamıştık. O da bugünlereymiş. Vay be...

1 Eylül 2009 Salı

Hoş Geldin Ya Şehri Eylül


Hiç bir ayı beklemedim seni beklediğim kadar.

Hiç gelmiyeceksin zannettim, yaz bitmeyecek zannetim
Umutsuzluklara kapıldığım çok oldu,
Yolunu gözleyerek geçirdiğim gece nöbetlerim oldu
Sonunda geldin be Eylül,
Sen ki benim özgürlüğümün belgesisin
Bu sefer sen gitmeden, bitmeden ben gideceğim
Senden önce 5 ayı ben uğurladım
Sen de beni uğurlayacaksın
Yani seni beklemem sevgimden değil
Sevdiklerime kavuşacak olmamdan...

Saçmaladım mı ne!!!

İşte bekleye bekleye geldi Eylül ayı. Hem hicri hem miladi sayınca ayları bol bol ay karşılamış olduk. bu karşılanan son ay inşallah. Koca yaz dediklerini yedik bitirdik. Yağmurlu bir sabah ile sonbahara merhaba dedik. Bakalım hayırlar bekliyoruz...

31 Ağustos 2009 Pazartesi

İstanbul'dan ayrılmadan 2 hafta öncesi

İstiklal'de açık büfe sabah kahvaltısı, Galata'dan aşağı inerek köprüden Eminönüne geçiş. Sonra Eyüp Sultan ziyareti için Eyüp'e gidiş. Ardından Necip Fazıl, Esat Çoşan, Fevzi Paşa ziyaretleri ile Pierre Loti'ye varış. 1 bardak soğukluk ile Haliç'in güzelliklerine hayran hayran bakışlar... Sonra Fatih geçip, Sultanı ziyaret. İsmail Ağa'da öğlen namazı ve tilavete katılış. Sonra taksi ile Sirkeciye, oradan Vapur sefası ile Üsküdar'a. Hüdayi hazretlerinin ziyareti ile Beşiktaş'a geri dönüş. Ortaköy'de bir bank üzerinden denizin ve gemilerin ritmini izleyiş...

Bir Cumartesi gününe sığdırdığım İstanbul günlüğümdü bunlar. Artık sonlarını yaşadığım İstanbul ve Askerlik günlerimin sıkıştırılmış ziyaret tirafiğiydi bunlar. Ramazan da oruçsuz olmak utancını bir nebze azaltmak adına belkide...

Oğlumun akşamüstü evdekilere yaşattıkları - dayısıgilde apartman turuna habersiz çıkışı- bir an yüreğimizi ağzımıza getirmedi değil. Ama aynı gün içinde benim de telefon ile aramamış olmam annesini çok daha fazla yıpratmış. 5 aydır ilk defa bu kadar acıklı bir ses tonu duydum ahizeden gelen. İçim cız etti, ama başka da bir şey diyemedim, yapamadım...Dönüşte telafi edeceğim çok görevler var.

Şimdi son 16 güne girdik. Bugün çıkış tarihlerimiz resmen ilan edilecekmiş. Etliye sütlüye karışmadan, sağ salim bitiriz inşallah.

28 Ağustos 2009 Cuma

Şafak gündemi

Eveeet Şafak 19 dedi. Rakamlar küçüldükçe küçülüyor, günler bitip gidiyor. Askerlik bitti bitiyor.
Bu hafta da çok da zorlanmadan geçti gidiyor. Vuslata, özgürlüğe her geçen gün daha da yaklaşıyoruz. Geçmez derken, bitmez derken giden günler. 138 günü ardımızda bırakmışız bile.

Dün akşam yine bir ilk yaşadım askerlik hayatımda. Akşam ictimasında bir grup yemekhaneye seçildik. Ve sanırım ilk ve son defa yemekhanede fasülye ayıklama seramonisine iştirak ettim. Yaklaşık 70 kilo, 3 çuval fasülyeyi -ki bu 600 erin öğlen menüsü- 20 kişi 40 dakikada falan ayıkladık. Geldiğimden beri yemekhanede bulunmamaya azami özen göstermiştim. Nedeni ise görebileceğim olumsuz bir görüntünün iştahıma verebileceği zararlar ve bir asker hayatı boyunca bisküviye mahkum olabilme korkusu idi. Ancak dün gördüm ki sistem oldukça temiz işliyor. Yeni nesil mutfak gereçleri gayet kullanışlı ve temiz.

2 gün önce babamı da ikna ettim. Kardeşim Sami ayın 12sinde okul kaydı için İstanbul'a geliyormuş. Bir aksilik olmaz ise gelirken bizim arabayı da getirecek. Böylece 17 Eylül sabahı nizamiyeden çıkar çıkmaz ver elini Konyam diyebileceğim. Bu da ne güzel bir lütuf. Hedefim ise iftar öncesinde sevdiklerime, sonrasında ise Kapu camiindeki hatime yetişebilmek. İnşallah niyet hayır, akıbet hayır olur.

Bugün çarşı günlerini öğreneceğiz gene. Tahminime göre yarın dışarda olacağım. Ramazan nedeni ile kimseyi yormayı düşünmüyorum. Bakalım...Zaten artık çarşıları da iple çekmez oldum. Bitse de gitsek moduna girdik iyice.

26 Ağustos 2009 Çarşamba

Değişen Duygularım...

Son günlerde hislerimin değiştiğini düşünüyorum. Çile dönemimizin sonuna geldiğimizi farketmemizden de olsa gerek hem duygularımda, hem düşüncelerimde hem de hareket ve fiillerimde değişimler olmaya başladı.
1 hafta öncesine kadar ki yaşadığım hisler kaybolup yerine, yakın bir tarihte buralardan ayrılıp gidebilecek olmanın rahatlığını hissettiğim rahatlatıcı duygular oluşmaya başladı zihnimde. Her ne olursa olsun artık gidebileceğime olan inanç içimde güzel bir huzur oluşturmaya başladı. Belki 88/2 tertiplerin nizamiyeleri boşaltması ile herkesin yolcu olarak bize odaklanmasının da bunda etkisi vardır. Çay ocağında çalışan Cüneyt gideli 21 gün olmuş. Daha dün gibi aklımda uğurladığımız gün. Ne çabuk geçmiş yani. Benim şafağımda bugün 21. Yani iki eşit rakamı kıyaslayınca ister istemez bir huzur geliyor içime.

Artık Konya ile yaptığım telefon görüşmelerimde dönüş ve sonrasındaki planlarımıza dair detaylı konuşmalara başladık. Çevremde bir çok arkadaş çoktan yol biletlerini bile aldılar. Hergün ona bakarak ne konuşmalar geçiyor aramızda!

Nöbetlerde döndükten sonra neler yapacağımız, yeniden döneceğimiz hayatın neler getireceğine dair planlarımızı konuşuyoruz, tartışıyoruz.

Kalbimde oluşan yangınlar bile bu aralar garip bir hal aldı. Leylasına kavuşabilme ihtimalini gören Mecnun misali, içim huzur ile dolmaya başladı.

Ramazan...
İşte 1 haftadır içimdeki sızlayan acı...Oruç tutamamak ne kadar zor bir duygu, yaRabbim! Kalbim çok buruk, yazmak bile istemiyorum. İnşallah bu ilk ve son olur...

Son 3 hafta,
son 21 gün
son 3 çarşı,
son
son
son

Askerlik bitiyor...
Hayata geri dönmeye az kaldı...

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Böyle Ramazanlarda Varmış Nasipte


Ramazan ile birlikte günlerin anlamı ve geçişi, askerlerin duruşları da değişim göstermeye başladı. Sahurlar, iftarlar şimdilik izdihamlı bir şekilde icra ediliyor. Tahminlerimden çok fazla asker oruç tutyor. Nöbetler,mıntıkalar ve gün içindeki yoğunluklara rağmen bu cesareti bulabilmeleri ve bunu da başarabilmeleri Türk milletinin dinine olan sıkı bağlarının bir göstergesi aslında. Her nekadar namaz konusunda hassasiyetlerimizi yitirmiş olsak da oruç hala insanımızın vazgeçilmezi.

Ben ise hala o cesareti kendimde bulamadığım için Ramazanın eşsiz bereketinden faydalanamıyorum. 4 günü geride kalan Ramazan'da henüz oruç tutabilmiş değilim. Durumlar bunun ay sonuna kadar böyle gideceğini gösteriyor. Bu da beni psikolojik olarak yıpratıyor. Kendimi bildim bileli ilk defa göz göre göre oruç yiyorum! Aman yaRabbi!!!

Tüm bunlara rağmen Pazar günü çarşıda idim. Sabah Dolmabahçe sarayı gezisi, ardından Ortaköy sahilde kumpir keyfinden sonra Beşiktaş Sinan Paşa'da öğle molası ile mukabeleye katıldım. Sonrasında Şişli'de Cevahir alışveriş merkezinde dolandım. Adını unuttuğum bir gerilim filmi izledikten sonra tantuni ve künefemi Rumi'de yiyerek gelmek zorunda olduğum yere döndüm.

Artık İstanbul sokakları anlamsızlaştı benim için...Böyle olacağını, imtihan edileceğimi hiç düşünmemiştim İstanbul ile. Ama şimdi biran önce gitmek istiyorum, en azından şimdilik. Askerlik sonrası iş imkanlarını bile araştırmadan uzaklaşmak istiyorum. Bu nasıl bir duygu anlam veremiyorum, ama gerçekler böyle. Sevgilerin sırasına göre baskınlığı ve eziciliği de değişiyormuş demekki...

Şimdi son 23 günü sayıyoruz, teravihleri, iftar ve sahurları olamayan, sevdiklerden uzakta bir Ramazan ayını askerliğin son günleri olarak geçirerek...

Sevdiklerim, siz rahat rahat iftarınızı yapın, sahurlara kalkın, ben nöbetlerde sizi düşünerek, vatan görevimi sürdüreceğim...Sonra bayramı birlikte yaparız...

21 Ağustos 2009 Cuma

Hoşgeldin Ramazan...

Ve sonunda beklediğimiz ay geldi. Artık Ramazan bizim gidişimizin teminatıdır.

Dün gece 12-02 nöbetinden geri döndüğümde sahur için yemekhanenin açılmış olduğunu gördüm. Bugüne ait öğle ve sabah menüsünü sahurda birlikte takdim ediyorlar. Henüz 2.30 olduğu için çok az sayıda asker ile ilk sahurumuzu yaptık. Söylediklerine göre her iki askerden birisi listelere adını yazdırmış kalkmak için. Ama yine eskiden beri görevli sivil memurlara göre bu sayı 1 hafta sonra çok ciddi biçimde azalacakmış. Buruk geçeceğini çok da ne olduğunu anlamıyacağımız bir Ramazan bekliyor bizi burada.
Akşam nöbet nedeni ile teravih saatini de uykuda geçirdim. İlk akşamdan teravih aksatmaya başladık yani.

Sanırım burada Ramazan ayı boyunca farklı güzel ve özel izlenimler elde edeceğim. Ordumuzun ve askerlerimizin oruca ve orucluya olan saygısını daha ilk günden görebildiğim gibi...

Ve Şafak mevzusu... Bu hafta hiç yazmak bile istemedim nedense. Buralar artık iyice anlamsızlaşmaya başladı. Bitse de gitsek artık...

Ramazan ile birlikte çarşılarda farklı bir boyuta geçmiş olacak. Hafta sonu ilk deneyimi yaşayacağız. Rabbim bu sıcakta orucunu tam tutabilen askerlerin yardımcısı olsun, kolay kılsın.
Bizleri de sevdiklerimize hayırlısı ile kavuştursun...amin...

17 Ağustos 2009 Pazartesi

Son 1 Ay

Son viraja giriyoruz. Bugünden itibaren günleri 1 kere yaşayacağız. Bugün son 17. Gelecek ay bugün yollarda olacağız inş.

Bir hafta daha geride kaldı, geride ise 4,5 hafta bizi bekliyor. Hafta sonu cezalıyız diye dışarı salınmamıştık, ama sonradan öğrendiğimize göre pekakanın kuruluş yıldönümü kutlamaları nedeni ile kimseyi salmamışlar. Tepki olmasın diye de böyle bir kılıf buldular demekki.

Geçmişteki hafta sonlarına göre daha rahat idik. Önceleri haftasonu içerde kalmak demek, mıntıkadan mıntıkaya koşturmak demekti. Bu hafta ise 89/2 lerin gelmesinin de etkisi ile zamanımızı kendimiz değerlendirebildik. Sona yaklaşmış olmamız, biraz daha rahat davranabilmemizi sağlıyor açıkcası. Tabii bu rahatlık zarar olarak dönmediği müddetçe sorun yok!

1 haftadır gece kule nöbetlerine çıkıyorum. Ara vermiş olmam, sıkıcılığını unutmama vesile olmuş. Tek sorun uyku. Uyku sistemini iyi yönetebilirseniz nöbetler çok yıpratmıyor. Gün içinde ufak kaçamaklar bu çözümlerden birisi.

Ramazan için liste toplandı, oruç tutacaklar için. Ben malesef kendime güvenemedim ve dahil olamadım. İnşallah döndükten sonra borçlarımı eda edeceğim.

Kalbimizdeki hasret, özlem her geçen gün daha da artıyor. Artık bitsin de ailemize, sevenlerimize ulaşalım istiyoruz. Ama vakti saati gelmeden hiç bir şey olamıyor. Bir ay daha sabır... Zaten bu askerlik sabır imtihanı için güzel bir uygulama...

14 Ağustos 2009 Cuma

Bir Asker Mektubu Örneği...

Sevgili Sevgilim Sevgi ,
Beni rahatta dinle . . . !

Kalbimin nizamiyesine ilk uğradığın gün istikam apoleti mavisi gözlerinle, Tabur filaması gibi dalgalanan sarı saçlarınla beni büyüledin . . ,

BeNi gezden , gözden , kalbimin alt kenar ortasından vurdun. Ama üç köşe teşkilin 3 cm’ye giremediği için görev yapamadın. Sevgilim sensiz geçen günler çok acı verici , kamp günlerinde denizden çıktıktan sonra ıslak ıslak, mayoyla , dikenlerin arasında sürünmek bile daha rahattı . Seni düşünmekten gözlerime uyku girmiyor . İnan bana konferanslarda bile uyuyamıyorum . Sabah kahvaltı yapamıyorum ; çünkü seni düşünüyorum, öğlen yemek yiyemiyorum ; çünkü seni düşünüyorum, akşam yemek yiyemiyorum ; çünkü seni düşünüyorum, gece uyuyamıyorum çünkü açım . . .

Sen yanımda yokken resmine bakıp avunuyorum. Hatta yazılıda başkalarının sınav kağıdına bile, resmine baktığım kadar bakamıyorum. Yemin ederim ki seni, 10-11 nöbetinden bi,le daha çok seviyorum. Sana olan aşkım o kadar büyük, öyle ki diger aşklar sana olan aşkımın yanında hazırlık sınıfı gibi kalıyor. Biliyorum sana karşı bir hata yaptım ; ama bir daha tekrar etmeyecektir. Eğer ivedi olarak bana dönersen 3 hafta sonuna bile razıyım . . .

Sevgilim mektubuma istemedende olsa son veriyorum. Buluşacağımız yeri ve zamanı sana bırakıyorum. Benim için fark etmez çünkü her yer vatan toprağıdır. Şunu bilmeni istiyorum ki bizim aşkımız sağ baştakiler ileriye baktığı sürece devam edecektir. Sağol çekmene gerek yok . Bu haftaki egitim ve öğretimlerinde başarılar diler, gözlerinden öperim.

EmiR KomuTa anne ve babanda

Bu hafta sonu da içerdeyiz

Geldim geleli 4 hafta üst üste çıkmışlığım olamadı. 3 hafta rekorunu geçen hafta kırabilmiştim ama 4. hafta nasip olamadan kesildi. Her çıkartılmamamın sebebi toplu cezalar. Yani başından beri en çok korktuğum husus. İtiraz edemiyorsun, sen istediğin kadar dikkatli ol , genele verilen bir cezaya katlanmak zorundasın. Bu hafta da bizim koğuş hariç diğerleri düzenli olmadığı için aldık cezayı. Geriye 4 hafta daha kaldı. Hepside Ramazan ayı içinde geçecek. Yani durumlar zor...

Haftasonu muhtemelen mıntıka ile vakit geçireceğiz. Hafta başı akademi komutanı devir teslimi olacağına göre buraların ziyaretçisi çok olur. Bu da bize iş demek. Ellerde süpürge, tırmık,faraş akademiyi dolaşacağız.

Artık gitme heyecanı sardı bizim tertipleri. Belki de o yüzden bu hafta çıkmamamız o kadar sorun olarak görülmüyor aramızda. Bu hafta geçen 4 5 haftadan daha ağır geçiyor. Sanki yeni gelmişiz gibi olaylar ile karşılaşıyorum. Üst üste 2 gün hiç yapmadığım bir işi yaptım. Piyango bana vurdu ki, mutfak temizliği yaptım. Tabi emir altındayız sonuna kadar.

Sonunda bölük komutanımız bugün göreve başladı. Geldiğimden beri 6 komutan gördüm bölüğün başında. Sahipsizlik de bize bu kadar çok cezanın verilmesinin nedenlerinde biri gibime geliyor.

Pazartesi son 1 ay için geri sayıma başlayacağım. Son viraja girmek üzereyim. Rabbimden duam odur ki sabrımı daim kılmasıdır. Hata yapmadan şu vatani görevimi bitirip, sevdiklerime ulaşayım.

Hep aynı duygular...

Takip ettiğim o meşhur forum-donanimhaber- sitesinde 329ların arkasından yazılan bir kaç yazı... Hep aynı duygular, hep aynı yakarışlar... Acılar...

"eşimi daha yeni gönderdik 1. mknze p. tugayı doğubeyzıt ağrı'ya. çok zor geliyor sanki şuan nefes alamıyor da öylesine yaşıyorum ağlamaktan gözlerim şişti.Allah askerlere ve onların ailesine yardım etsin. evden gidince bi sessizlik çöktü eve zaten pek de kimsem yoktu o da gitti beni yalnızlık kapladı. Yalnızlık Allah'a mahsustur derler di ama demekki kulları da yalnız kalbiliyormuş. "


"
emin olun geride kalana daha zor geliyor.oturdugu yere bakamıyorum.sevdigi yemekleri yiyemiyorum.her telefona her kapıya oğlum baba diye kosuyo o cok üzüyo özellikle.alıskanlık oldu acıyorum forumu kimse bisey yazmıyo artık . esim önceki aksam gülerek artık size emanet forum diyerek kapatmıstı,bende acıp bakıyorum iste teselli buluyorum yalnız olmadıgımı gördükce"

"
bende asker eşiyim artık bu forumu okumak cevap yazmak alışkanlık olmuştu. hala sanki o varmış gibi bakıyorum.giderken çıkardığı tişörtüyle uyuyorum gece olunca ne kadar etrafında insan da olsa koca bir düğüm sıkıştırıyor insanın boğazını hem onlara hem bize allah sabırlar versin tez vakitte bitsin inşallah"

"bende kızıyla birlikte geride kalan ve gün saymaya başlayan eşim...bence en az onlar kadar bizim de sabıra ve desteğe ihtiyacımız var değil mi?... ha bide şu boğaza oturan düğüm var ya o daha geçmedi benim. biri sorunca o düğüm gözyaşı olarak akıyor gözpınarlarımdan ve sonra yenisi oturuyor..."

"ben eloozgur ün eşiyim eşim mardin de askerlik yapıyor. ilk günler hem benim hem de onun için zordu. o yeni bir ortama alışmaya çalışırken bende her zil çalışında onun gelmeyeceğini anladım.Eim de çok zor şartlarda askerlik yapıyor eğitim yaptıkları alanda şimdi de zor onu çooooooooooooooook özledim. gün geçtikçe ağlamamayı her ağladığımda onu acı çektirdiğimi farkettim ve artık dimdik ayaktayım. Onun ne kadar değerli olduğunu , her sabah uyandığımda yüzünü görmenin bile ne kadar değerli olduğunu ve iyi ki bu adamı tanımışım sevmişim demenin güzelliğini de yaşıyorum. Eşimin yemin töreni 28 ağustos cuma günü biletlerimizi aldık ona allah izin verirse kavuşacağım. Özgürüm, zeytinim seni çooooooooooooooook özledim. İyi ki varsın canım."

13 Ağustos 2009 Perşembe

34 : İstanbul.... Anlamlı Şafak...



Geri saymaya devam ettiğimiz günlerdeyiz. Bu günler aynı zamanda zorlanmaların da arttığı günler. Rutinleşen ve can sıkan günler. Çevremizdeki birçok askere göre imrenilen bir şafak sayısı. Hala şafağını saymaya cesaret edemeyen 88/4, 89/1 ve 89/2 ler çevremizde iken bizlerin kalan 1 ay için acındırık olmamız çok da onlara inandırıcı gelmiyor. Ama içerde geçen 1 günün bile aynı değerde olduğunu şu günlerde teskere almaya çalışan 88/2 ler çok iyi anlıyorlar.

Bugün şafak sayım itibari ile benim gibiler için basit anlamlı bir gün. İstanbul'da askeriz ve şafak İstanbul plakasında. Bu kadar basitliği dışında da bir özelliği yok.

Dün Küçükyalı'ya araç görevine gittim. 329. dönemlerin teslim oluşlarına bizzat şahit oldum. 4 ay önceki kendi halimi gördüm. Heyecanlandım doğrusu, hatta orada buruk bir şekilde bakınan birilerine kötü ve anlamlı bir gülücük attım. Askeri jargon ile 'askerliğiniz çok!' der gibi birşey yani. Şimdi onlar 'ulen nereye düştük böyle' diyorlardır. 4lü yapmayı öğrenmişlerdir tahmin ediyorum.

Donanimhaber forumlarında takip ettiğim 329ların biranda sitede sesleri kesiliverdi. Geride sadece eşini askere gönderen bayanlar kaldı. Birkaçının acıklı entryleri içimi çok burktu. Eşinin son giydiği tshirt e sarılmış ve geceyi onu koklayarak geçirmiş.Şimdiden geri saymaya başlamışlar. Merak ve özlem ile içinin yangınından bahsetmiş. Ne kadar da benzer şeyler yaşanıyor demekki. Bizde 4 ayı geride bıraktık. Aynı hissiyatları yaşadığımız 4 ay var ardımızda kalan. Onların gelişi bizim gideceğimizin birer belgesi niteliğinde.

Ha bir de dün yine bizim yazıhanede terhis işlemlerimizi başlatmışlar. Bu da güzel bir haber. Ne günlere eriştik ya Rabbim... 17 Eylül tarihi kesinleşti inş.

Olsun bitecek, bitecek...
Diye diye bitecek...
Sonra güllerime kavuşacağım...

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Şafak 35

Zor günler, çok zor...
Sevdiğimden ayrı
Sevenlerden ayrı
Şafak saymak çok zor

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Rüya Bitti Kabuslar Devam Ediyor

Hafta sonu rüya gibiydi, geldi gitti.
Geldikleri gibi gittiler...

2 gün boyunca özlem duyduklarım ile kısa süreli hasret giderme şansını elde ettim. Geçmeyen saatler, akmayan dakikalar hafta sonu öyle çabuk geçiyor ki insan algılayamıyor. Hasret yangınlarımın heryanımı sardığı son günlerde bu görüşmeler, ziyaretler bir nebze de olsa iyi geldi. Son 1 aya girerken aldığım bu enerji takviyesi çok iyi oldu. Her ne kadar ayrılık acısını bir kez daha tatmak zorunda kalmış olsamda...

Buluşma heyecanı ile geçen bir haftanın ardından, ayrılık hüznü ile geçecek bir hafta başladı. Bu ayrılığın diğerlerinden farkı ise son olduğunu hissedebilmemiz. İnşallah bu sefer buluşma yerimize ben gideceğim. Hem de geri dönmemek üzere.

Babam sağolsun. Bir kere daha getirdi eşimi oğlumu,anamı, kardeşimi... Sırf gönlüm olsun diye...Hakkını nasıl öderim ben babacığım...

Bugün 329.KD ler yerlerini öğrendiler. Şimdi bacaları ateşe sarılacak olanlar Onlar. Biz ise Onların biran önce usta olmalarını bekliyor olacağız. Son 37 güne girerken kalbim acılar içinde kalmaya devam etse de beynimim emirleri ile umudumu yitirmeyeceğim... Ve bu şehirde bir daha böyle yalnız kalmayacağım...

7 Ağustos 2009 Cuma

Bu Hafta Çift Çarşı

Bir hafta sonu daha geldi. Bu hafta sonu geçen 5 tanesinden faha özel bir hafta sonu olacak. Eşim, oğlum, annem, babam, kardeşlerim ziyaretime geliyorlar çünkü. İş bu nedenle vekil bölük komutanından hafta ortasında çift çarşı talep ettim, sağolsunlar zorluk çıkarmadan talebimi olumlu karşıladılar.

Hafta sonu eğlenceli ve moralli geçecek inşallah. 120 gündür askerim ve ortalama her 5-6 haftada bir eşim ve ailemle görüşme imkanı buldum. Bu ara kısa buluşmalar bana fazlaca enerji kaynağı oldu. İnşallah bu son defa onları buralara kadar yoruşum olacak. Bundan sonrasında sıra bende inş :)

Ramazan bayramını sevdiklerim ile birlikte geçirebilme düşüncesi beni arada izin kullanmama mecburiyetine itti. Babam için biraz pahalıya mal olacak olsa da buna değecek inşallah. Anneme siz hele bir gelin,ben size her hafta torununuzu ayağınıza getiririm şeklinde naz makamında konuşunca sağolsunlar yelkenleri suya indirip yola koyuldular. Onların haklarını ödeyemem. Hala üstlerine yük oluyoruz. Canım anne babam...

Son çeyreğe giriyoruz. Bu enerji ile umut ve sabrımı 5 hafta daha ayakta ve zinde tutacağım inş.

5 Ağustos 2009 Çarşamba

42 BEY 42

Şafak VATAN dedi.

Şafak haritamızı karalaya karalaya Konya'mıza kadar geldik. Bugün Şafak VATAN dedi. Çavuşlar da bey oldular. Ben de böyle bir resim buldum internetten :)

88/2 tertipler bölükleri boşaltmaya devam ederken 89/2 ler boşalan yerleri dolduruyorlar. 329lar heyecan içinde sınav sonuçlarını bekliyorlar. Bizde Onların gelişi. Öyle bir sistem kurulmuş ki tıkır tıkır işliyor. Birileri kapıdan girerken diğerleri çıkıyor. Koca Türk ordusu herkesin ufak adımları ile büyük bir çark gibi işliyor yani.

Bugün Beraat kandili. Burada kandiller çok da renkli yada farklı geçmiyor. Normal günlerden ayıran bir durum göremiyoruz. Bakalım Ramazan nasıl olacak. Yaz aylarında oruç zordur. Bir de askerliğin ekstraları eklenince nasıl olacak kestiremiyoruz.

6 hafta var bizi bekleyen, devirmemiz gereken. Sabır ve titizlikle bu 42 günü de geçirmeliyim. Allah'a çok şükür güzel bir şekilde bu günlere ulaştım. İnşallah aynı güzellikte sona da erişirim.

Şimdi hafta sonu Konya'dan gelecek sevdiklerime kavuşma heyecanını yaşama zamanı...

3 Ağustos 2009 Pazartesi

Yeni Heyecanları ile Ağustos


Dertlerimize DERMANlar geliyor..

3 günü geride kaldı bile. 329.kısa dönemler artık resmen askerler. TSK çatısı altında artık yalnız değiliz. Forumlardan takip ettiğim kadarı ile oldukça kalabalık bir grup gelecek bu dönem. Mayıs ayındaki uzun-kısa dönem polemiklerinin etkisi ile bir çok kişi tecil bozdurup apar topar geliyor anlaşılan. Dertlerimize DERMANlar geliyor..

Ağustos ayında da yine kısa mesafeli hedeflere odaklanarak günlerimi geçireceğim. Kendimi 4 aydır bu şekilde avutmuştum.Bu taktiği sevdim. Önümüzdeki birbuçuk ay da aynı taktiğe devam...

Çarşamba günü şafak 42, yani vatan. Aynı zamanda berat kandili.
Cumartesi eşim, oğlum, annem, babam,kardeşlerim ile görüşeceğim.
12sinde yeni kısalar teslim olacaklar.
17sinde son 1 ay diyeceğiz. Günleri tekrar saymayacağız.
21inde Ramazan başlıyor. Ramazan başlıbaşına bereket ve güzellikler getirecek.

İlk bakıştaki odaklanacağım hedefler bunlar. Uzun yolu bu kısa mesafelere odaklanarak aşacağım inşallah. Böylelikle sevdiklerime, hasret kaldıklarıma ulaşma azmimi, heyecanımı,sabrımı kaybetmeyeceğim.

Umut ile göreve devam...

31 Temmuz 2009 Cuma

Temmuz'u da Bitirdik, Ha Gayret...


Bugün son günü Temmuz ayının. Resmi olarak bizim askerliğin de 4. ayı bitmiş oluyor böylece. Fiilen 1,5 resmen 2 ayımız kaldı inşallah.

1 Ağustos aynı zamanda 329. kısa dönemlerin siftah yapacakları gün oluyor. Bizim yerimize geleceklerin rezervasyonları önümüzdeki 3 gün içerisinde belli olacak. Daha sonra ise onlar acemilik ile tanışırken, bizler Onların gelişini 4 gözle bekliyor olacağız. Onların varlığı bile bizim mutluluk kaynağımız, umut ışımız olacak.

Hafta sonu demek çarşı demek. Pazar günü dışarda olacağım. Cumartesi günü yine bilgisayar başında görevli olacağım. Böylece sıkıcı olmasını beklemediğim 2 gün var önümde. Yine İstanbul sokaklarını bir yanım yarım olarak dolaşacağım, dDuygularımı içime gömerek...

29 Temmuz 2009 Çarşamba

Herşeye rağmen zaman akıp gidiyor

Bugün şafak 49 diyoruz. 50li rakamları da geride bıraktık yani. Her başlayan gün birşekilde geçiyor ve bitiyor, bunu sabah ilk kalktığımızda hissedebiliyorum. Tamam diyorum bugün de başladı, hayırlısı ile bir şekilde bitecek bugünde. Sanırım bütün askerler bu duyguyu yaşıyorlar. Bunun sonucu olarak olsa gerek 'Şafak Kaç' diye soranlara '12den sonra bilmemne' diye cevap veriyorlar. Yani bugüne ait bir problem kalmamış oluyor. Bu aynı zamanda kendini kandırmanın da güzel bir yolu oluyor.

Akademi tatile gireli 1 hafta kadar oldu. Gerek mıntıkalar, gerek kağıt evrak işleri gözle görülür şekilde azaldı. Burada bir çok asker gününü yatarak geçirmeye başladı. Ben farklı birimlere yazılımlar geliştirdiğim için kendimce sürekli oyalanabiliyorum. Yatarak vakit geçmeyeceğinin farkındayım.

Sabah 6 gibi kaldırılıyoruz. 7ye kadar traş, yatak toplama ve giyinme, kahvaltı fasıllarını tamamlayıp, 7de sabah ictimasına katılıyoruz. Sonrasında herkes görevli olduğu akademiye dağılıyor. 8.30 öncesinde sorumluluklarımız dahilinde sabah mıntıkamızı yapıyoruz. Benim sorumlu olduğum 2 manolya ağacı var. Geldiğim günden beri o yaprak dökmekten bıkmadı ama ben toplamaktan bıktım. Nasıl bir bitki ise yaz günü kendini yeniliyor.

Sabahları yaptığım bir diğer etkinlik, telefon görüşmelerim. Hem eşimin hem de benim en müsait ve sessizlik içinde olduğumuz zaman dilimi sabah telefon görüşmelerimiz. İlerde anılarımız olarak konuşacağımız o günümüze enerji katan, umut veren 10-15 dakikalık duygu dolu muhabbetlerimiz.

Akşama kadar bir memur havasında geçen masa başı görevim. Bazen bir evrak yada kitap taşıyıcısı, bazen bilgisayar teknisyeni, bazen danışman, bazen araç komutanı, bazen mühendis olarak görev aldığım bir mesai.

Akşam 17:30 günün 2. enerji depolama saatidir benim için. Hem günün raporlarının alış-verişi olur, hemde ilerleyen saatler için umut depolanır karşılıklı olarak telefon aracılığı ile.

Akşam yemeği sonrasında ictima ve sonrasında varsa mıntıkaya yoksa mescide yada kantine. Bir iki saatlik serbestimsi zaman sonrasında banyomuzu da alıp yat yoklamasını bekleriz yataklarımızda. Sonra da 'baba yatar şafak atar' der güne noktayı koyarız.(Nöbetleri de atlamamak lazımdı!).
Yani herşeye rağmen zaman akıp gidiyor. Ramazan ayına doğru yol alıyoruz. Ramazan'ın sonu bizim için çifte bayram demek. Şimdilerde hasret ile o bayramları bekliyoruz.

27 Temmuz 2009 Pazartesi

Çavuşlar Bey Oluyor

Hürriyet gazetesinin dünkü nüshasına göre artık astsubay tanımı yerine beylik tanımları geliyormuş TSK'nın litaratürüne. Artık tel örgünün içinde de Faruk Bey olarak çağırılacağız demekki bundan sonra. Geçenlerde bir iş için binbaşının birinden çavuştan bahsederken falan bey diye hitap ettim diye laf yemiştim, şimdi aklıma o geliyor. Bir bildiğimiz varmış ama komutanın haberi yokmuş gibi :)

Cumartesi İstanbul sokaklarındaydım. Florya Belediye tesislerinde 2-3 saat geçirdim. Kıtalar arasında önce köprüden, sonra da Kadiköy Beşiktaş vapuru ile geçişler yaptım. Beşiktaş sahilinde dalgaların ayaklarıma kadar ulaşmasını seyrettim. Boğazın ve Marmaranın güzelliklerine kendimi avutmak maksadı ile baktım durdum. Kuşa bak oyunum günün en güzel saatlerinde 19.00 gibi bozuldu tabiki. Gelecek hafta sonunun ve en sonun umudu ile geri döndüm, dönmek zorunda olduğum bu yere.

Son 7 haftaya giriyoruz. Bugün 88/2 tertipler gitmeye başladılar. Bu gidişler bitmeden bizde çıkış yapacağız. Önümüzdeki günler sürekli vedalara sahne olacak. Tatil havasının akademide hakim olması işlerin azalmasına, rehavetlerin artmasına, umursamazlıkların çoğalmasına neden oluyor. Hareketli günler daha kolay geçtiği için bu günlerde biraz daha fazla can sıkıntısı yaşayacağız gibime geliyor.

Sevdiklerimin seslerini duyarak, kendimi iyi hissetmeye çalışıyorum. Başlayan haftanın güzellikleri ile çabucak bitmesi temennisi ile...

24 Temmuz 2009 Cuma

Yine Cuma Yine Heyecan


3 haftadır tel örgüler arkasındayım. Dün son saatlerdeki araç görevini saymaz isek İstanbulda askerlik yaptığımı unuttum diyebiliriz. Geçen hafta bölük komutanı Cuma akşam mesai bitiminde benim gibi 8 10 kişinin daha çarşısını kesmişti. Bu hafta da benzer bir olayın yaşanmaması için bize düşen görevleri fazlası ile yerine getirdik. İnşallah bir aksilik olmaz ise yarın İstanbul sokaklarında 8 10 saat geçireceğim. Bu minik, ufacık özgürlük bize umutlarımızı canlı tutabilmemiz için sunulan bir reklam filmi gibi. Hayatın olanca hızı ve güzelliği/çirkinliği ile aktığını, ve zamanımız dolduğunda bu akışa yeniden dahil olacağımızı bu kısa saatler içinde görebiliyoruz.

Asker için çarşı tabiri küçük yerlerde askerlik yapanlar için geçerli olsa gerek. Ama izin defterlerinin adı bile çarşı defteri diye geçiyor, yani resmi litaratüre girmiş bir kavram çarşı.

İstanbul'da çarşının içini ise 0nlarca farklı etkinlik ile doldurabilirsiniz. Yaz günleri denize gidenler, taksimde volta atanlar, sinemada, ataride,internette vakit öldürenler, boğaza nazır çay keyfi yapanlar, ücretsiz olmasını fırsat bilip tarihi şehirin müze,saray vs. güzelliklerini gezenler, akraba eş dost ziyaretine gidenler, vapur sefasına katılanlar, mangal keyfi yapanlar... Askere bile ne çok imkan sunabiliyor şu şehir...

Yarın ne yapacağımı hala bilmiyorum. Sanırım 17 Eylül'2 kilitlenmiş olmam beni İstanbul gibi bir şehirde bile çaresiz bırakıyor. Bir taraftahasret duyduklarım, sevdiklerim, bir tarafta özlem ile andığım şehir... Daha önceleri İstanbul sevgisinin öne geçtiği çok olmuştu. Ama artık askerlik dönemi bana bu durumun çoktan değiştiğini öğretti. İçinde sevdiklerimin olmadığı bir hayat hep yarımmış, İstanbul'da olsan bile...

İşte yarın sokaklarda hep yarım olarak gezeceğim. Diğer yarıma, sevdiklerime kavuşacağım günlerin özlemi, hasreti ile İstanbul'a bakacağım...

23 Temmuz 2009 Perşembe

Bu Nimetlere Şükür Edilmez mi?


Sivil elbiselerinle askerlik yapacaksın, gömlek pantolon,
Sivil memmurlar ile aynı odayı paylaşacaksın,
Nöbetlerden ve ictimalardan muaf tutulacaksın,
Araç komutanı olarak sık sık İstanbul'u keşfe çıkacaksın,
Sana özel bir ofis masası ve bilgisayarın olacak,
Masanı görevliler temizleyecek, sen program yazacaksın,
Öğle yemeğinden sonra kahven masanda olacak,
Cep telefonun serbest olacak,
Market, pide fırını, pastane ayağının altında olacak,
Çamaşır yıkama ve ütüleme sorunun olmayacak,
Cuma dahil ibadet sıkıntıların olmayacak,

Bunlar ve daha fazlasına,
İnsanlar nasıl gıbta ile bakmasınlar,
Böyle kısa dönem askerliği kim istemezki,

Bu nimetleri verene nasıl şükredilmezki?
Bu nimetlere nasıl şükredilir ?
Bu nimetler bir imtihan mıdır?
Herşeye gücü yeten
O en büyük olan Rabbim,
Sana şükürler olsun...

22 Temmuz 2009 Çarşamba

Rutinleşen Askerlik

Sabah 6 da kalkmamızla birlikte gece nöbeti de dahil bir gün içinde neler yapacağımız, nelerle karşılaşacağımızı iyice öğrenmiş durumdayız. Haftanın hangi günü hangi olayların olabileceği, hangi gün yemek menüsünde ne olabileceği, nöbetçi amirlerin kimler olduğu, yada hangi amirin nöbetinde nasıl davranılacağı, hangi durumlarda ceza alabileceğimiz, kaderdaş tertiplerimizin karakterleri vb. Artık herşey bilgi dağarcığımız içerisinde. Acemilik günlerimiz bitti, artık tam anlamıyla ustalık yaşıyoruz.
Bir sonraki adımın ne olabileceği, ne ile karşılaşacağını bildiğin durumlarda heyecan kalmıyor. Bilinmeyenler insanda umut ve heyecanı tetikliyor. Burada ise umut ve heyecanı sadece 56 gün sonrasına saklayabiliyoruz. Kendimce ufak hedef ve heyecanlar oluşturmaya çalışıyorum. Mesela dün fiilen 100. askerlik günümdü, 1 haftadır onu bekliyordum. Yarın Recep ayına gireceğiz. Gelecek hafta Ağustos'a giriş hedefi ile geçecek. Sonra Berat Kandili, Ramazan, Eylül, Kadir gibi 10 15 günü geçmeyecek hedefcikler ile uzun görünen tüneli aşamalandırıyorum.
Uzun süredir araç görevleri vs nedenler ile kutsal görev mıntıkalara katılamıyordum. Bu aralar rutinliği bozmak adına canı gönülden bu görevlere ilhak oluyorum.
Önümüzdeki haftadan itibaren 88/2 tertip uzun dönem erler tezkere almaya başlıyacaklar. Onların gidişleri bizim önümüzü açıyor. Sona kalanlar bizimle birlikte çıkacaklarmış. İşte basit konuların gündemimizi işgal ettiği bir süreç...
Hayat dışarda olanca şiddeti ve güzelliği ile akıyor. Molam bittiğinde ben de o akışa kendimi bırakacağım. Şimdilik esarete devam...

21 Temmuz 2009 Salı

Sevdiklerimden ayrı 100 gün


Bugün vatani görevimdeki 100. fiili günüm. Tam yüz gündür asker ocağında uyanıyorum yeni doğan güne. Tam 100 gündür ben de şafak sayıyorum hasretle geride bıraktıklarıma kavuşmak için. Tam 100 gündür sabır ile imtihanı yaşıyorum, nefsimin sivri uçlarının adeta bir zımpara ile törpülenişini yaşıyorum.
Eşimden, hayatımın anlamından,
Oğlumdan, yuvamızın taze fidanından,
Annemden, ilk göz ağrım diye seven,
Babamdan, hayatımın her anında şemsiyem olan,
Kardeşlerimden, kaderdaşlarımdan,
Ve diğer tüm akrabalarım, dostlarım, sevenlerimden ayrı...
Hepsine 100 gündür hasret kalmışım.

Tesellim de var kalan günler her 24 saatte 1 azalıyor. Bugün 57 sayıyoruz. Askerliğin 2/3'ü geride kaldı. Sabır ve azim ile sağ salim bir şekilde bitireceğiz bu günleri de.

Ama birşeyler kaybederek değil, elimdeki güzellikleri koruduğum gibi, yeni güzellikleri de hayatıma katarak ayrılacağım buralardan. Ben olarak geldiğim ocaktan yine ben olarak döneceğim. Buna olan inancım beni 100 gündür ayakta tutuyor. Kalan 57 güne yetecek gücüm inancım, tesellim de Rabbimin izni ile mevcut inş.
Artık rüyalarımda görmeye başladığım vuslat günlerim yavaş yavaş geliyor. Sabırla meyvaları olgunlaştıracağız. Sabır...

17 Temmuz 2009 Cuma

17 Temmuz - 17 Eylül

Geçmesi heyecanla beklenecek 2 ay...

2 gündür zamanın akışı yavaşlamış gibi hissediyorum. Biliyorum ki zaman aynı zaman, ben aynı ben. Ama rutinlik böyle bir hissiyat oluşturuyor.
Bugün komuta kademesinde devir teslim töreni vardı. Kamuflajları giymeye gittiğimde botlarımın yerinde olmadığını gördüm. Böylece askerliğin bir klasik olayını da bizzat yaşamış oldum. Her anı komik ama olay derecesinde büyük önem arz eden vukatlardan birisi daha başımda yani. Askeri tabirle yer değiştirdi botum. Bu durumda ne yapmalıyım. Bende bir başka botun yerini mi değiştirmeliyim? Cevapsız sorular...

Bugün Cuma, yani çarşı ihtimalimiz netleşeceği gün. Herkeste heyecanlı bir bekleyiş mevcut. Acabalar ile bekliyoruz öğle saatlerini. Hafta içi görevli göründüğüm halde ictimaya katılmadığım için savunmamı almıştı komutan. Haklı bir savunma vermiş olmama rağmen ceza alma ihtimalimizin yüksek olduğunu biliyorum. Belki de bu olay beni 2 gündür strese soktu. Geçen hafta da içerdeydim. Üst üste 2 hafta olması can sıkıcı gerçekten. Sivile çıktığımızda bu günleri çook anacağız galiba.

Burada çok basit olaylar bile insanın duygulanmasına vesile olabiliyor. Törende İstiklal Marşı söylerken ilk defa bu kadar duygulandığımı farkettim. Vatan hizmetindeyiz ve sevdiklerimiz için bazı şeylerden fedakarlık yapıp burada gün geçiriyoruz. Marşın manasını bu yönüyle düşündüğümde bir kaç damla göz yaşını tutamadım. Sevdiklerimin hasreti ve vatan görevi bir araya gelince anlatılmaz bir hüzün ve sevinç hali oluşuyor çehremde... Zaten bu göreve de vatan için geldik, sevdiklerimiz için geri döneceğiz.

16 Temmuz 2009 Perşembe

Başka seçeneğin yok, Yapılacak Yap!

Bazı zamanlar insanın hiç bir şey yapası gelmez. Elini hangi işe atsa vazgeçer. Ama boş durması da Onu tatmin etmez. Aslında kafasında çözümsüz olduğunu düşündüğ, bilinçaltının imkansızlığına inandırdığı birtakım sorunlar bu çaresizliğin sebebidir.
3 aydır resmen/fiilen askerim. Tüm özgürlüğüm emir-komuta sisteminin içinde eriyip yok olmuş durumda. 100lerce rütbeli arasında bir hiç muamelesine tabi 10larca Mehmetçikten biriyim 90 kusur gündür. Ve bu süreç kendi tercihim değil. Ülkemin 100lerce yıl önceden beri gelen yasaları beni doğduğum gün itibari ile bu sürece mahkum etmiş bile.
Sabah 6 da kalk, traş ol, yatağını kağıt gibi düzelt, günde 5 kere içtimaya katıl, tüm amirlerine selam dur, emirleri sorgulama, haklıda olsan verilen cezalaa itaat et... tüm bunlardan daha fazlasını içinden gelerek değil, yapmak zorunda olduğun için yap. Hemde 6 ay...
Özgürlüğünüz elinizde iken canınız bir işi yapmak istemiyorsa çeker gidersiniz. Ya hiç yapmazsınız yada rahat hissettiğinizde yaparsınız. Ama burada iseniz tek seçeneğiniz var o işi yapmak.
İşte bu yüzden askerler sabah akşam şafak muhabbeti yapar. Zamanla işkenceye dönüştüğünü düşündüğü bu görevin biteceği ve kafasına göre takılabileceği günlerin hesabını yapar durur.
Sonuçta Başka seçeneğin yok, Yapılacak Yap!

14 Temmuz 2009 Salı

İşte Hayat Böyle


İşte hayat böyle.
Ağlarken gülebilmek
Ancak sevgiyle olur herhalde.

Bu öyle bir duygu ki
Bazen bir gülümseme belirir
Farkında olmasan da...

Sevgilerle başlar her şey
Yol alır gider
Sevgiyle açılır yürekler
Sevgilerle güler yüzler
Küskünlük biter
Sevgiyle, sevgiyle.

İşte hayat böyle
Ağlarken gülebilmek
Ancak sevgiyle olur herhalde.

Bütün dünya susmuştur
Dopdoludur yüreğin
Bir kaç damla belirir
Gözlerinde...

Nesrin KUŞKAYA

13 Temmuz 2009 Pazartesi

Son 2 aya girerken..


Hafta sonu çarşıya gidenleri uğurlayıp, gün boyu mıntıkalarla cedelleşip, akşam çarşıdan dönenlerin heyecanla anlattıklarını, maceralarını dinleyerek geçti. Cuma gününe göre daha moralliydim. Sıkıntıdan patlayacağımı, belki oturup ağlayabileceğimi düşünüyordum. Ancak kendi kendime verdiği motivasyonlar işe yaradı. Biraz da polyanacılık oynayarak 2 gün boyunca bölükteki tüm mıntıkalara canı gönülden iştirak ettim. Elde tırmık, süpürge ver Allah ot çöp topladık. Akademinin acil mıntıka mangası gibiydik...

Cumartesi öğleden sonra Sami'nin gelişi benim için yarım çarşı hükmüne geçti.
Dün aynı zamanda fiili olarak asker oluşumuzun 3. ayını bitirdik. Artık 2 aydan bir kaç gün fazla günün hesabını yapacağız. Rampa aşağı inişimiz devam ediyor.

Bugün sabah alay içtimamız vardı. Alay komutanımızın teşrifleri ile tüm kısa dönemler resmen çavuş rütbesine terfi ettiler. Son 66 günümüzü çavuş olarak sürdüreceğiz.

Zaman içinde kendimi olduğum gibi kabullendirmeyi başarabiliyorum. Çevremdeki diğerleri ile ilişkilerimde sivil hayatımdaki benliğimi unutmadan iletişim kurmaya çalışıyorum. Bu ise insanların aynı şekilde karşılık vermesini doğuruyor. İlk geldiğimiz günlere göre özellikle uzun dönem arkadaşların şahsıma yönelik hitap ve tavırları dikkat çekecek derecede değişti. En uçlarda karakter sergileyen çocuklar bile benimle daha ehveni şer bir iletişim kuruyorlar. Bu da benim doğru yolda olduğumu kanıtlıyor diye düşünüyorum.
Geldiğimizden beri herkese ızdırap olmaya çalıştığını söyleyen ve yakışıksız bir çok hal ve hareketi olan bir asker, koğuşu temizleme bile müsade etmeden, elimden süprügeyi aldı ve bizzat kendisi bu işi tamamladı. Bir başka uzun dönem arkadaş ise benden sesli Kuran okumamı ve kendisinin dinlemesini talep etti. Tabiki kırmadım. Sonrasında akşamı da cemaat ile eda ettik. Bu olaylar insanın hal ve hareketleri ile çok da güzel bir tebliğci yada örnek insan olabileceğini özetliyordu. Bu farkındalığı oluşturabildiğim için rabbime şükür ediyorum. İnşallah yaşadığım benzer ufak olaylar birilerine örnek olmamıza ve yardımcı olmamıza vesile olur.

10 Temmuz 2009 Cuma

Şafak 69 derken


Bugün Cuma,
Resmi olarak ilk askerlik hayatımızda ki ilk 100 günümüzü tamamladık dün. 3 haneli rakamlara geçtik artık. Cuma günlerinin ayrı bir heyecanı vardır. Silah temizliği, saç tekmili verilir, akşam içtimasında kimlerin çarşıya çıkabileceği belli olur. Gün boyu ceza almadıysanız acaba ben de çıkabilecekmiyim, ne gün çıkarım heyecanı ile geçer. Akşam ise hafta sonu çıkacak olanlar, sivil eşyalarını depodan alır, gezi planlarını oluştururken, hafta sonunu içerde geçirecek olanlar, başlarına gelecek mıntıka, temizlik vs eziyetlerin kabusları ile dolaşırlar. Geçtiğimiz hafta ailemin burada olmaları nedeni ile çift çarşı kullanmıştım. Bunun bedelini bu hafta çıkmayarak ödeyeceğim. Yani 2. gruba girenlerdenim malesef. Az önce teyit ettim durumu.

2 gündür İstanbul aşırı sıcak, insanları bunaltan bir hava söz konusu. Botların içinde askerlik yapanlar için en zor günler yani. Ben sivil olmanın avantajını bu konuda da yaşıyorum.

Bu sıcak İstanbul'da 2 gün nasıl geçer acaba... Rabbim yardımcımız olsun...

9 Temmuz 2009 Perşembe

Şafak 70 , iş bitmemiş!

88 gündür asker ocağındayım. Arkamızı dönüp baktığımızda ne kadar da çabucak geçmiş dediğimiz 13 hafta var. Ama ileriye baktığımızda nasıl geçecek, bitermi diye kara kara düşüncelere sevk eden 70 gün var. Bu durum insanda tam bir "korku ile ümit" arasında bekleyiş duygusu oluşturuyor.

Her halukarda yapılması gereken vatani görevi, yaşadığım şartlarda yapmak bir çok Türk gencine nasip olamıyor. Bu büyük nimetin farkına varıp, sık sık şükrediyorum.

Bir aksilik olmaz ise burada geçireceğim ve geçirdiğim günlere dair düşünce, deneyim ve gözlemlerimi bu blogumda paylaşmaya çalışacağım.

Planlanan Konular
Askerlik insana neler katar , bana neler kattı ? ( Ahlak, disiplin, düşünceler)
Askerlik hakkında gelmeden önceki düşüncelerim, şimdiki düşüncelerim ?
En çok neleri özlemişim ?
Elimde olduğu halde kıymetini bilemediklerim ?
Hasretini çektiklerim?
Zoruma giden olaylar/sözler/ durumlar?
Sivilde bırakmak zorunda kaldığım alışkanlıklarım ?
.
.
.